Sınırda karbon düzenlemesi Türk madencilik sektörü için kritik öneme sahip

0
389
Sınırda

Rüstem Çetinkaya, “SKDM’nin oluşturacağı şartların iyi analiz edilmesi ve adımların doğru yönde atılmasıyla orta ve uzun vadede Türkiye’nin, AB’nin toplam maden ithalatı içindeki pazar payını önemli seviyede artırması sağlanacaktır.” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, Avrupa Birliği (AB) tarafından 1 Ekim itibarıyla uygulanması planlanan ve ilk aşaması demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve çimento sektörlerini kapsayan SKDM’ye ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

SKDM kapsamında yer alan ürün grupları listesinde, doğrudan madencilik sektörünün iştigal alanına giren aglomere edilmiş demir cevherleri, kaolin, ferro-manganez, ferro-krom, ferro-nikel gibi madenlerin bulunduğuna dikkati çeken Çetinkaya, şu ifadeleri kullandı:

“Söz konusu madenlerde geçen yıl toplam 375 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Bu ihracatın yüzde 93’ü ise Ferro-Krom’dan oluşuyor. 375 milyon dolarlık ihracat içinde AB’nin payı ise yüzde 48 seviyesinde. Bu kapsamda, Türkiye’nin SKDM’den doğrudan etkilenecek maden ihracatının, toplam yıllık maden ihracatı içindeki payı yaklaşık yüzde 2,8 seviyesindedir.”

Çetinkaya, SKDM’nin AB sınırları dahilinde ticari malların üretimi sırasında oluşan karbon emisyon maliyetlerine eşdeğer bir maliyetin, AB ülkelerine ithal edilen mallara da uygulanmasına ilişkin düzenleyici bir sistem olduğunu vurgulayarak, söz konusu uygulamanın kısa vadede maliyetleri artırabileceğini söyledi.

Kapsam dahilindeki ürün gruplarının AB ülkelerindeki işletmeler tarafından ithalatında ilave maliyetlerin oluşabileceğini belirten Çetinkaya, “Maliyetlerin yükselmesinin de söz konusu ürün gruplarında tüketim ve talebin azalmasına neden olacağını düşünüyoruz. Bu durum da maden ihracatımızın olumsuz yönde etkilenmesine neden olacaktır.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin AB’nin toplam maden ithalatı içindeki pazar payını artırması mümkün

Çetinkaya, 1 Ekim 2023-31 Aralık 2025 tarihlerinde geçerli olacak geçiş döneminde, AB’deki ithalatçıların veri toplama ve emisyonları raporlama yükümlülüğü bulunduğunu ve bu süre boyunca herhangi bir maliyet oluşmayacağını dile getirerek, SKDM kapsamında mali yükümlülüklerin 1 Ocak 2026’dan itibaren başlayacağını söyledi.

SKDM kapsamında yer alan demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen ürün gruplarında girdilerin önemli bir kısmının maden sektörü tarafından sağlandığı düşünüldüğünde, uygulamanın sektöre etkilerinin çok daha kapsamlı olacağına işaret eden Çetinkaya, “SKDM’nin oluşturacağı şartların iyi analiz edilmesi ve adımların doğru yönde atılmasıyla orta ve uzun vadede Türkiye’nin, AB’nin toplam maden ithalatı içindeki pazar payını önemli seviyede artırması sağlanacaktır.” dedi.

“Enerji yoğun prosesleri fazla olan ürün grupları, SKDM’den daha fazla etkilenecek”

Çetinkaya, süreç kapsamında karbon emisyonlarının azaltılması için yapılması öngörülen yatırımların yine ilave maliyetler oluşturacağına dikkati çekerek, “Bu maliyetler karbon emisyonlarıyla doğru orantılı olduğundan, üretim ve ihracat süreçlerinde enerji yoğun prosesleri fazla olan ürün grupları, SKDM’den diğer ürün gruplarına kıyasla daha fazla etkilenecek.” diye konuştu.

Ortaya çıkabilecek bir diğer etkinin ise tedarik zincirlerinde yeniden yapılanma riski olduğunu dile getiren Çetinkaya, dış ticarete konu ürünlerin taşınması süreçlerinde açığa çıkan sera gazı miktarının, karbon fiyatlandırma düzenlemeleri kapsamında ürün maliyetlerine yansımasının, pazara yakın olan coğrafyalardaki tedarik zincirlerinin tercih edilmesine sebep olabileceğini kaydetti.

Çetinkaya, bu açıdan bakıldığında, uygulamanın hem risk hem de fırsatlar sunduğunu vurgulayarak, “Bir yandan ihracatçılar için rekabetçilik alanında riskler barındırırken, diğer yandan sera gazı emisyonlarında azaltım gerçekleştirerek düzenlemelere uyum sağlayan biz ihracatçılar ise bu pazarlarda önemli bir rekabet avantajı elde edebileceğiz.” ifadesini kullandı.

Çetinkaya, özellikle AB’ye yönelik madencilik ürünleri ihracatında maliyetlerin artmasının, sektörün rekabet gücünü olumsuz etkileme ve ekonomik büyüme üzerinde belirgin bir etki oluşturma riski taşıdığını belirterek, “SKDM sonucu oluşabilecek risklerin en uygun şekilde yönetilebilmesi madencilik sektörü açısından büyük önem arz ediyor.” dedi.

AB’deki Emisyon Ticaret Sistemi’ne (ETS) eş değer karbon fiyatlandırma mekanizmasına sahip ülkelerin SKDM kapsamı dışında tutulacağını da dile getiren Çetinkaya, şunları kaydetti:

“Bu doğrultuda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Türkiye’de bir ETS kurulmasına yönelik faaliyetler devam ediyor. Düzenlemeden elde edilecek kaynağın, işletmelerin iş süreçlerine yeşil teknolojileri entegre etmesine katkı sağlamak üzere kullanılması öngörülüyor. Ayrıca, ilgili kamu kuruluşları tarafından, sektörler üzerinde oluşacak ilave maliyetleri telafi edici destek mekanizmaları üzerinde çalışmalar yapılıyor. Bu sayede madencilik ürünlerinin hem daha çevreci teknolojiler kullanılarak üretilmesi hem de sektörün süreçten ekonomik olarak olumsuz etkilenmemesi sağlanıyor.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz