Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “2021 yılında G20 içinde en hızlı büyüyen ekonomimiz, 2022 yılını etkisi altına alan savaşın tüm olumsuzluklarına rağmen yüzde 5,6 oranında büyümeyi başarmıştır.” dedi.
Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin sunumunu yaptı.
2022 yılında, uygulanan politikalar ve alınan önlemlerle yakalanan yüksek büyüme ve artan gelir performansı sayesinde yılın, öngörülen yüzde 3,5 yerine yüzde 1 oranında bir bütçe açığı ile kapatıldığını belirten Yılmaz, “Böylece, 2022 yılında beklenenin oldukça üzerinde bir bütçe performansı yakalamayı başardık. Bu çerçevede, düşük bütçe açığı ve borçlanma maliyetlerinin katkısıyla AB tanımlı kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 41,8’den yüzde 31,7’ye gerilemiştir.” diye konuştu.
Yılmaz, 2023 yılı bütçe hedef ve tahminlerinin de 2022 yılının ikinci yarısındaki makroekonomik görünüm ve beklentileri çerçevesinde belirlendiğini ifade ederek, ancak küresel düzeyde sürmekte olan yükselen enflasyon, tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, emtia fiyatlarındaki dalgalı seyir ve Rusya-Ukrayna savaşının, makroekonomik görünüm ve varsayımlarda çok büyük değişimlere yol açtığını kaydetti.
Özellikle Şubat ayındaki Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin yaralarının sarılması çabalarının kamu harcamalarında ciddi artışa neden olduğuna işaret eden Yılmaz, depremin yol açtığı yıkımın maliyetinin yaklaşık 104 milyar doları bulduğunu belirtti.
“Altyapı yatırımlarını daha hızlı tamamlayabilmeyi amaçlıyoruz”
Yılmaz, bu gelişmelerin bir yandan gelir beklentilerini ve harcama büyüklüklerini etkilerken, diğer yandan ihtiyaçları farklılaştırdığını anlatarak, şöyle devam etti:
“Küresel belirsizlik ve risklerin devam ettiği bu makroekonomik ve jeopolitik ortamda, yüzyılın en büyük afetlerinden birinin de yaşanmış olmasıyla, bütçemizdeki mevcut ödeneklerin dağılımını ve miktarını yeniden taksim etme ve dolayısıyla kamu hizmetlerinde herhangi bir aksaklık oluşmaması amacıyla 2023 yılı bütçemizde revizyona gitme ihtiyacı hasıl olmuştur. Bizler bu ek bütçeyle Cumhurbaşkanımız liderliğinde, depremden etkilenen illerimizi daha güçlü şekilde ayağa kaldırmayı, çiftçimizin, esnafımızın, işçimizin, emeklimizin yanında olmayı, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın sosyal desteklerle yanlarında olmayı ve ülkemizin kalkınma potansiyeline katkı sağlayacak eğitim ve sağlık başta olmak üzere altyapı yatırımlarını daha hızlı tamamlayabilmeyi amaçlıyoruz.”
Son dönemlerde dünya ekonomisinin sağlık krizleri, ticaret gerilimleri, jeopolitik riskler, Rusya-Ukrayna Savaşı ve doğal afetler başta olmak üzere pek çok güçlükle sınandığına dikkati çeken Yılmaz, bu zorlu sürecin, ülkeler ve bölgeler düzeyinde arz ve talep dengelerinin bozulmasına yol açtığı değerlendirmesinde bulundu.
Cevdet Yılmaz, savaşın ve küresel tedarik zincirlerindeki kırılmanın da tetiklemesiyle başta gıda ve emtia olmak üzere tarihi yüksek seviyelere çıkan fiyatların, küresel düzeyde yaşam maliyetlerinin artmasına ve refah kaybına neden olduğunu vurgulayarak, küresel enflasyonun, son 35-40 yılın en yüksek seviyelerine ulaştığını bildirdi.
Son dönemde finansal koşulların sıkılaştırılması neticesinde küresel enflasyonda göreli olarak düşüş kaydedilmiş olsa da enflasyonun dirençli hale gelmesinin tüm dünyada önemli bir sorun olarak varlığını koruduğunu dile getiren Yılmaz, bu çerçevede, enflasyonun yeniden kontrol dışına çıkma ihtimaline karşı, ABD başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde sıkı para politikalarının duraksamalarla beraber uygulanmaya devam ettiğini aktardı.
Yılmaz, dünya ekonomisine dair olumlu beklentilerin, dünya genelinde dirençli enflasyon ve ABD bankacılık sektöründe yaşanan sorunlar nedeniyle bir miktar gerilediğini kaydederek, politika faizlerindeki hızlı artışın yan etkilerinin, bankacılık sektöründeki sorunların küresel düzeyde ön plana çıkmasına yol açtığını söyledi.
“Büyümenin kompozisyonu da dengeli bir görünüm sergilemiştir”
OECD’nin, küresel ekonominin 2023 yılı büyüme tahminini yüzde 2,7 olarak açıkladığını, IMF’nin ise 2023 yılı için küresel büyüme beklentisini yüzde 2,8 olarak belirlediğini ve dünya ticaretindeki büyümenin 2022’deki yüzde 5,1 düzeyindeki artıştan 2023’te yüzde 2,4’e gerilemesinin beklendiğini aktaran Yılmaz, etkilenme oranı farklı olsa da sert ve belirsiz küresel ekonomik ve finansal koşulların, Türkiye’yi de tüm dünya gibi olumsuz etkilediğine dikkati çekti.
Yılmaz, Türkiye ekonomisinin, güçlü üretim ve ihracat kabiliyeti ile olumlu ayrışan bir konuma gelmeyi başardığını belirterek, “2021 yılında yüzde 11,4 oranındaki gayrisafi yurt içi hasıla büyümesi ile G20 içinde en hızlı büyüyen ekonomimiz, 2022 yılını etkisi altına alan savaşın tüm olumsuzluklarına rağmen yüzde 5,6 oranında büyümeyi başarmıştır. Böylece, ekonomimiz değişen küresel şartlara ne kadar büyük bir hızla uyum sağlayabildiğini bir kez daha ispat etmiştir.” bilgisini paylaştı.
Salgının etkilerinin yoğun olarak yaşandığı 2020-2022 dönemine bir bütün olarak bakıldığında, bu dönemde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,3 civarında büyürken, Türkiye ekonomisinin yüzde 6,2 oranında büyümeyi başardığına işaret eden Yılmaz, “Bunun yanında, potansiyel büyümenin üzerinde bir büyüme kaydedilen 2022 yılında büyümenin kompozisyonu da dengeli bir görünüm sergilemiştir. Ekonomik büyüklüğümüz 905,5 milyar dolar olurken, kişi başı gelirimiz 10 bin dolar sınırını aşarak 10 bin 655 dolara ulaşmıştır.” dedi.
Yılmaz, 2023 yılının ilk çeyreğinde ise şubat ayında yaşanan depremlere rağmen, ekonominin yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 oranında büyüdüğüne dikkati çekerek, bu dönemde, özel tüketim öncülüğünde gerçekleşen büyümeye, yurt içi talebin katkısının 6,8 puan olduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin, 2022 yılı son çeyreği ve 2023 yılı ilk çeyreğindeki tüm olumsuzluklara rağmen küresel ihracattan aldığı pay artışını sürdürdüğünün altını çizen Yılmaz, “Dış ticaret açığımızdaki artışın ise önümüzdeki dönemde başta enerji olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi ile azalacağını öngörmekteyiz.” diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, 2023 yılında cari açığın, gayrisafi yurt içi hasılaya oranının OVP hedefi olan yüzde 2,5’in üzerinde bir seviyede gerçekleşmesini beklerken, yılın ikinci yarısında nispi iyileşmenin etkisiyle bugünkü seviyesinin oldukça altında olmasını öngördüklerini ifade etti.
KKM bakiyesi ve stopaj oranları
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 1990’lı yıllarda kronik bir sorun haline gelen enflasyonu, AK Parti hükümetleri döneminde eş güdüm içerisinde uygulanan para ve maliye politikalarıyla düşürmeyi başardıklarını hatırlatarak, bugün de geçmişte sağladıkları başarının devamıyla enflasyonu tekrar düşürmek için mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüklerini kaydetti.
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme politikasını destekleyen finansal piyasaların da güçlü ve sağlıklı yapısını sürdürdüğünü vurgulayan Yılmaz, fiyat istikrarıyla birlikte makrofinansal istikrarın da artarak devamı için güçlü bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini söyledi.
Merkez Bankası’nın başlatmış olduğu mikro ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sürecinin, kredi piyasasının işlevselliğini artırmasını öngördüklerini anlatan Yılmaz, aynı zamanda, 2023 yılında kredilerin üretim, yatırım ve istihdama yönlendirilmesine destek olan selektif kredi politikasının devamına özel önem verdiklerini dile getirdi.
Cevdet Yılmaz, 27 Haziran itibarıyla KKM bakiyesinin 2,7 trilyon liraya ulaştığını, bu tutarın, toplam mevduatın yüzde 25’ini oluşturduğunu, mevduat dolarizasyon oranının ise 27 Haziran itibarıyla yüzde 40,7’ye gerilemiş olduğunu aktararak, Türk lirası mevduatlarının desteklenmesi amacıyla KKM’ye uygulanan stopaj istisnası ile diğer Türk lirası mevduatlara uygulanan stopaj indirimlerinin süresinin 2023 yılı sonuna kadar uzatıldığını, döviz mevduatlarına uygulanan stopaj oranlarının ise yükseltildiğini belirtti.
Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin sunum yaptı.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının katkıları ile mart ayında yayımladığı 2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu kapsamında depremin ekonomiye tahmini maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar olarak hesaplandığını aktaran Yılmaz, “Küresel belirsizlik ve risklerin devam ettiği makroekonomik ve jeopolitik ortamda, en büyük afetlerden birinin yaşanmış olması bir yandan gelir beklentilerimizi ve harcama büyüklüklerimizi etkilerken diğer yandan ihtiyaçlarımızı farklılaştırmıştır. Bu durumu dikkate alarak mevcut bütçemizdeki ödenekleri artırıyor ve artan gelirimizi başta afet konutlarının yapımı ve altyapı hasarlarının giderilmesi, sağlık, eğitim, engelli yardımları ve sosyal yardımlar olmak üzere vatandaşımızın ihtiyaçlarını karşılamakta kullanacağımız bir ek bütçe teklifi hazırlamış durumdayız.” ifadelerini kullandı.
“762 milyar lira harcama yapılması öngörülmekte”
Yılmaz, ek bütçe ile öngörülen ilave ödeneklerin, başta deprem etkilerinin ortadan kaldırılması olmak üzere, zorunlu ve tek seferlik harcama alanlarına yönelik olduğunu, hane halkını ve sosyal kesimleri destekleyen, ülkenin büyüme potansiyeline katkı sağlayan yatırım alanlarını önceleyen, seçici ve dengeli bir şekilde oluşturulduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
“Bu ek bütçeyle, yüzyılın en büyük afetlerinden biri olan depremde hasar gören bölgelerin yeniden ihyası ve imarı ile depremin etkilerinin ortadan kaldırılmasını; çiftçilerimize, esnaf ve sanatkarlarımız ile ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza destek olmayı ve vatandaşlarımızın eğitim, sağlık gibi vazgeçilmez ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasını; ülkemizin büyüme ve istihdam potansiyeline katkı sağlayacak yatırımları daha hızlı tamamlayabilmeyi amaçlamaktayız. Bu kapsamda, Ek Bütçe Kanun Teklifimiz ile Merkezi Yönetim Bütçe Ödenekleri 1 trilyon 119,5 milyar lira, söz konusu giderlerin karşılığı olarak Merkezi Yönetim Bütçe Gelir Tahminleri de aynı tutarda artırılmaktadır. Ek Bütçe Kanunu Teklifinde, afet konutlarının yapımı ve altyapı hasarlarının giderilmesi için 482,8 milyar lira olmak üzere depremden zarar gören vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması ve kamu idarelerinin yapı stokunda oluşan zararların giderilmesi gibi amaçlarla toplam 527,3 milyar lira ödenek öngörülmüştür. 2023 yılında, diğer ödenek imkanları da dikkate alındığında deprem zararlarının giderilmesi amacıyla bütçeden toplam 762 milyar lira harcama yapılması öngörülmektedir.”
Ek bütçenin deprem dışındaki giderlerinin dağılımına ilişkin bilgi veren Yılmaz, 110,4 milyar lirasının vergi gelirlerinde öngörülen artış kapsamında vatandaşlara yönelik hizmetlerin geliştirmesi ve iyileştirmesi yönünde il özel idarelerine ve belediyelere aktarılacak kaynaklar için; 68,3 milyar lirası ilgili idare bütçelerinde, 37,2 milyar lirası yatırımları hızlandırma ödeneğinde olmak üzere ülkenin büyümesine ve istihdama katkı sağlayacak yatırımların daha hızlı tamamlanabilmesi amacıyla tarımsal sulama projeleri ile kara yolu ve demir yolları başta olmak üzere toplam 105,5 milyar liranın yatırım nitelikli giderler için; 52,1 milyar lirasının tarımsal destekler, tarım sektörü yatırımları ile tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT’ler için; 44,3 milyar lirasının engelli evde bakım destekleri, 65 yaş üstü yaşlılar ile engelli vatandaşların aylıkları, muhtaç ailelere yapılacak yardım ödemeleri ve diğer sosyal amaçlı giderler için kullanılmasının öngörüldüğünü söyledi.
Yılmaz, deprem dışındaki giderlerin ek bütçedeki dağılımda 39,9 milyar liranın savunma ve güvenlik birimlerinin ihtiyaçları için; 26,3 milyar liranın, engelli eğitim desteği, okul yemeği giderleri, ücretsiz ders kitabı ve yardımcı materyal giderleri, taşımalı eğitim giderleri gibi eğitim hizmetlerinin yürütülmesi için; 8,4 milyar liranın bireysel emeklilik devlet katkısı giderleri için; 8 milyar liranın esnaf, sanatkar ve çiftçilere sağlanan Hazine faiz destekli krediler nedeniyle Halk Bankası ve Ziraat Bankasının görevlendirme giderleri için; 7,8 milyar liranın genel aydınlatma giderleri için; 4,3 milyar liranın konut, ibadethane ve cemevlerine ücretsiz doğal gaz sağlanabilmesine ilişkin sistem kullanım bedelleri için; 1,3 milyar liranın deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz faturalarının silinmesi ve ertelenmesi nedeniyle oluşan giderlerin karşılanabilmesi için; 103,4 milyar liranın diğer zorunlu harcamalar için; 80,5 milyar liranın ise faiz giderleri için kullanılmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Yılmaz, Ek Bütçenin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımına ilişkin ise “Mal ve hizmet alım giderleri için 100,8 milyar lira, faiz giderleri için 80,5 milyar lira, cari transferler için 258,9 milyar lira, sermaye giderleri için 67,4 milyar lira, sermaye transferleri için 483,7 milyar lira, borç verme giderleri için 51,2 milyar lira, yedek ödenekler için 77,0 milyar lira ayrılmıştır.” bilgisini verdi.
“Gelir tahmininin hedefine ulaşılacağını öngörüyoruz”
Merkezi Yönetim Bütçe Gelirlerinin ilk beş ayda yüzde 49 oranında artış ile 1 trilyon 612 milyar lira olarak gerçekleştiğini belirten Yılmaz, vergi gelirlerinin yüzde 55,6 oranında artarak 1 trilyon 371 milyar lira olduğunu kaydetti.
Bütçe gelirinin gerçekleşmesinde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın büyümesi, fiyatlar genel düzeyindeki değişimler, talebin güçlü seyretmesi, e-ticaretin ve kartlı harcamaların artışının etkili olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
“Deprem bölgesinde ilan edilen mücbir sebep ve söz konusu bölgedeki ekonomik aktivitedeki kayıplara ve bunların vergi gelirlerimize olumsuz yansımasına rağmen ilk beş ayda vergi gelirlerimiz beklentinin üzerinde artış göstermiştir. Diğer taraftan 7440 sayılı yapılandırma kanunu kapsamındaki tahsilat gerçekleşme beklentisi ve mali disiplini korumak amacıyla proaktif bir yaklaşımla alınan gelir artırıcı tedbirlerin de etkisi ile bütçe gelirleri artışının ilk beş aydaki oranın oldukça üzerinde gerçekleşeceği öngörülmektedir. Bu nedenle ek bütçe kanun teklifinde yer alan gelir tahmininin hedefine ulaşılacağını öngörüyoruz.”
Yılmaz, kamu gelir politikalarının, kamu harcamaları için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanmasının yanı sıra ekonomik kalkınma ve sosyal adaletin desteklenmesi, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi ve fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesi hedefleri doğrultusunda yürütüldüğünü vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu kapsamda, hazırladığımız ek bütçe ile vergi gelirlerinde 1 trilyon 71,1 milyar lira, vergi dışı gelirlerde 48,4 milyar lira olmak üzere; genel bütçe gelirlerinde net 1 trilyon 119,5 milyar lira ilave gelir öngörüyoruz. İlave gelir tahminimizin ana gelir kalemleri itibarıyla dağılımına baktığımızda gelir vergisi 201,4 milyar lira, kurumlar vergisi 163,1 milyar lira, dahilde alınan KDV 237,3 milyar lira, özel tüketim vergisi 306,6 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisi 32,6 milyar lira, damga vergisi 30 milyar lira, harçlar 38,6 milyar lira, banka ve sigorta muameleleri vergisi 33,2 milyar lira, diğer vergiler 38,3 milyar lira, vergi dışı gelirler ise 48,4 milyar lira olarak görülmektedir.”
Gelecek dönemde mali disiplinden ayrılmadan kamu gelir politikalarını, büyümenin kalitesini ve vatandaşların refahını artırmaya yönelik de ekonomi politikalarını sürdüreceklerini ifade eden Yılmaz, küresel ticaretten alınan payı arttırarak cari işlemler dengesinde kalıcı ve sürdürülebilir iyileşme sağlayacaklarını, vatandaşların ve reel sektörün ihtiyaçlarını gözeten millete hizmet odaklı vergi politikaları ve uygulamalarına devam edeceklerini aktardı.
“Makroekonomik göstergelerimizi güncelleyeceğiz”
Yılmaz, OVP ile ekonominin ihtiyaç duyduğu yeni politikaları ve yapısal reform başlıklarını şekillendireceklerini belirterek, “Bu dokümanda 2024-2026 döneminin temel politikalarına, ilkelerine, hedef ve gösterge niteliğindeki ekonomik büyüklüklerine yer vereceğiz. Mevcut yıl ve izleyen üç yıla ilişkin büyüme, ihracat, istihdam gibi makroekonomik göstergelerimizi güncelleyeceğiz. OVP’deki ana çerçevemiz, mali disiplin odağında, deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastricht kriterleri ile uyumlu bir seviyede belirlenmesi olacaktır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ayrıca programda, enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için uygulanacak politikalar ile özel sektör öncülüğünde dayanıklı bir büyüme için makroekonomik istikrarı ve elde edilen kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformların yer alacağını söyledi.